İklim Adaleti için Değişen Paradigma ve Mimarlık Pratiğimiz İçerisinde Devam Eden Öneri Arayışları

11

Atöyle olarak iklim adaletinin sağlanması, türlerin toplu yokoluşu için tedbir alınması, toplulukların dayanıklılığı arttırılması konularının günümüz toplumunun önündeki 100 yılının paradigması olduğunu görüyoruz. Artık her hangi bir konudaki tüm eylemliliğimizin (yiyip-içmek, giyinmek, barınmak, çalışmak, çalmak söylemek) temel şekillendiricilerinin bu etkenler olduğuna kaniyiz. Çeşitliliği giderek artan bir eylem repertuarının bu zemin üzerinde hareketlendiğini gözlemliyoruz. (Müştereklerin korunması için hareketler / Kır-kent ayrımının artık anlamını yitirmesi/ Küresel ağ içerisinde kalarak yerelleşme / gelişen kooperatifler / Çocukların resmen okulu kırması / Büyümeme hareketi / Ana akım medyada iklim değişikliği / Amerikan Parlementosu’nda ilk kadın-genç-göçmen-iklim mücadelecisinin görülmesi  (Alexandria Ocasia Cortes) / İklim çöküşü ile ilgili ekonomik maliyetlerin ortaya koyulması)

Mimarlık alanında mimar/mimarlık ofisi/mimarlık eğitimi/malzeme üreticisi gibi alanın tüm aktörleri bu konuyu konuşuyoruz. Atölye olarak, kendi üretimimizi bu paradigma üzerinden yeniden formülize etme gerekliliği başgösteriyor bu okumalar karşısında. 3 başlık belirginleşiyor. Bu konular üzerine çalışmalarımız/araştırmalarımız bir süredir yoğunlaşarak devam ediyor.

Bir çok farklı alanda, bir formül gelişmiş durumda. Modadan mutfağa, bienallere kadar. Sloganlaşma tehlikesini göze alarak, faaliyet çerçevemizi buradan tariflenebilir bularak kuruyoruz.

Hiçbir şey bu kadar basit değil, yada öyle! yani sadece; sade! Bizim algıladığımız paradigma kaymasını ve sonucunda kendi pratiğimize uygulamak üzere yola çıktığımız formülün üç başlığı, ileride genişletme ve ayrı ayrı inceleme fırsatı bulacağımızı haber vermek istiyorum. Bu açılış konuşmasıdır.

  • Tüketmeme
    • Restorasyon / Renovation / Refurbishment / Yerinde dönüşüm

Yeniye gerçekten ihtiyaç olup olmadığının araştırılması ve mevcudun (hali hazırda vücut bulmuş olanın) her daim, imkan olarak var olan / mümkün potansiyelinin tasarım araçlarıyle keşfidir.

4
5
6
  • Dönüştürerek yeniden kullanılabilir olanı tercih etme, zemine nezaketle değme, hafifleme!
    • Sökülüp takılabilir strüktürler / Modüler planlama / Hafif yapı / Parametrik tasarım  

Yine mümkünün yelpazesini genişletecek, (idealize edilmiş olarak söylüyor olsak da) sonsuz imkan veren, zemine (tam anlamıyla toprak/su/yamaç (territoria) nezaketle değen, ancak ihtiyaç halinde ya da ihtiyaç kalmaması halinde başka zeminlere / işlevlere kayabilecek olanlar. Onlar ki aslında her daim var’lar, biz sadece yeniden üretiyor/keşfediyoruz.

11
12
13
  • Tüketeceksen çevresel etkisi en az olanını seç
    • Çözünebilir yapı malzemeleri Ahşap yapı / Saman / Toprak strüktürler / Yeni teknolojiler (Toprak toprağa, küller küllere)

Toplumsal olarak geniş bir birikimimiz var bu kadim teknolojilerle, yanına yeni keşiflerimizi katıyoruz (mantar yapı malzemesi, alglerden cephe kaplaması, böceklerin ürettiği, yenilebilir strüktürler).

9
7
portada Ricola Kraeuterzentrum Construction 25

Yapay zekanın tüm sistemi olduğu andaki hali ile modelleyebileceği teknolojik eşiğe gelene kadar tüm yapıp ettiklerimizin sonuçlarının nelere kadir olabileceğini tam olarak kestiremiyoruz. Fosil kaynakları kullanmaya başladığımızda günün birinde iklimi kendi elimizle değiştirecek bir etki yaratabileceğimizi kestirmek pek olası değildi. Tam 150 yıl sonra idrak ediyoruz. Bir çok trajediye yol açtıktan sonra.

Yenilenebilir kaynakların kullanımında da beklenmedik sürprizlere karşı dikkat kesilmek/her adımı tekrar tekrar gözden geçirmenin gerektiği aşikar. Yine hatalar çıkacak. Yine saptığımız güzergahların yanlış/tehlikeli olma olasığı var. Yine bir kuyuya taş atıp çıkaramayabiliriz. Ancak yaşadığımız bu tecrübe ile daha çabuk teşhis edeceğiz. Ve belki daha çabuk hareket edeceğiz.

Şimdi yeniden başa dönecek olur isek, sorumuzu yeniden soruyoruz

Atölye olarak temel soru(nu)muz, bütün bu yapılacak/yapılabilecekler arasında (Ne) değil? Neden? ve Nasıl? (Cheesy olmadan!) Malum kendimizi uzun zaman estetik (!) zeminlerde (topografya (?)) kurduk. Sade ve sakin mekanlar, strüktürler, deneyimler. Zhumthor, Campo Baeza, Siza, Pawson, Ando ve tüm o kanala teveccüh ettik. Şimdi kendi hikayemizi, bir kez daha kurmaya çalışıyoruz. Dil arayışı içerisinde. Her yeni kurgu yeni bir dil üretiyor, çevrilemeyen, tahvil edilemeyen (Benjamin’e saygılar!)

Şimdi ise eğlence alanımız, bu yukarıda belirlediğimiz sahada az önce andıklarımıza temayül ederek benzer ve aslında çok farklı ama eninde sonunda güçlü bir “yer/mekan” duygusu  taşıyanı (uzay) üretmenin yöntemlerini aramak.

Geçicinin yer/mekan duygusu/kurgusu nasıl kurulacak? Ahşabın yapı malzemesi olarak renk ve dokusunda bulunan hareketlilikle bir “church of light” çıkar mı?

Tam da aradığımız olan, tasarımda verimliliğe kapı açacak gibi görünüyor bize bu soru(n). “A/B/C araçlarını (teorik düzlemini, kuramsal çatkıyı, çerçeveyi vb.) kullanmalıyız (kısıt1-yaşamsal/zorlayıcı) X/Y/Z türünden sonuçlara varmalıyız (kısıt2 keyfi/uydurma/seçkinci/ histerik).”

Ve yine tasarımın verimliliğine, suları bulandırmanın yolu olarak iklim değişikliğinin araçsallaştırılmasına tanık oluyoruz, kendi düşünme süreçlerimizi döne döne işletirken.  Mimarlık/tasarım diğer alanları sömürerek ancak kendine yontuyor/mevcudiyetini dayatıyor. Kaçamıyoruz ontolojik bu soru(n)dan. Tespit ettik, yerine bıraktık. Şimdi buradan hareketle çalışıyoruz.

Not: Formüle edilebilir bulduğumuz / etmeye çalıştığımız sürece hikayeyi, paradigma değişiyor mu gerçekten? Sadece başka değişkenlerle mi uğraşıyoruz? Bu düşünsel strüktüren içindeyiz, dışını hayal etmek imkasız. Ansızın olu-veren sinapslar ve mutasyonların kritik bir noktaya kadar üstüste binmeleri ile ana kurgu ancak değişebiliyor ise… hatalarımızı kutlayalım o halde.  

Öznur Çağlayan

Menü